Şükrü Aslan / Birgün Net
İnsana ve hayata dair hemen tüm geçmişi, modern-ulusal düşünce perspektifinden tasnif edip yazmanın ötesinde, ‘dışarıda bırakılanların’ öykülerine odaklanan ‘sözlü tarih’, 20. yüzyılın ikinci yarısında akademik literatüre girmişti. Etkisi ve önemi resmi tarih anlatısının ötesinde bir dil kurmasıydı. O zamana dek tarih, genellikle modern düşünce zaviyesinden yazılmıştı. İnsanlığın yaşamsal-düşünsel tüm birikimini ‘antik çağ’, ‘ortaçağ’, ‘yeniçağ’ ya da Marksist tarih yaklaşımında vurgulandığı şekliyle ‘ilkel’, ‘köleci’, ‘feodal’, ‘kapitalist’ gibi toplumsal şemalara bölmek ve geleceği de bu şemayı tamamlayacak biçimde tasavvur etmek, büyük ölçüde bu modernist yaklaşımın ürünüydü. Yüzyılları kapsayan uzun bir dönemi ‘karanlık’, sonrasını da “aydınlanma” olarak nitelemek de yine aynı yaklaşımın bir çıktısıydı.
20. yüzyılda en dikkat çekici siyasal uygulamalarından birisi, bu yaklaşıma paralel şekilde ‘tarih yazmak’tı. Uluslar ve partilerin her birinin aydınlanmaya koşan ve kahramanlıklarla yüklü tarihleri böyle yazılmıştı. Kuşkusuz bu kahramanlık anlatıları aynı zamanda ulusal kimliği inşa ediyor ve hatta onu hükmettiği coğrafyalarda kutsallaştırıyordu. Yanı sıra bugün de devam ettiği gibi eğitim başta olmak üzere türlü araçlarla yeni nesillere naklediliyor ve çoğunlukla hayali olan, sanki bir gerçekmiş gibi belleklere yerleştiriliyordu.
‘Sözlü tarih’ her şeyden önce bu modern-ulusal anlatının dışında/ötesinde bir anlatıya imkân sağladığı için önemli bir işlev görmüştür. Bu anlama aracı ve disiplini büyük ölçüde ırkçı-faşist aşamaya ulaşmış olan kapitalist sistemlerin değil, onların mağdur ettiklerinin seslerine odaklanmıştır. Onların yok edilmeleri ya da görünmez kılınmasına yönelik politikaları ve pratikleri deşifre eden ve kamusallaşmasını sağlayan başka bir tarih yazımı bakımından adeta bir devrimdi. Dünyanın değişik coğrafyalarında gerçekleştirilmiş kitlesel kıyımlar genellikle ‘sözlü tarih’ çalışmaları ile görünür hale geldi.

‘Sözlü tarih’ yöntemi-tekniği, büyük bölümü 20. yüzyılda inşa edilmiş sosyalist geleneklerin tarihini anlamak için de uygun bir imkân sundu. Bu geleneklerin kurucuları ve üyeleri ile yapılan görüşmeler, Türkiye’deki sosyalistlerin öyküsünü de bir ölçüde bilinir kıldı ve daha önemlisi kayıt altına aldı. Mesela geçtiğimiz yıllarda ‘Devrimci Yol’ siyasal geleneği sözlü tarih çalışmalarına konu oldu, belgeselleri yapıldı, kitapları yayımlandı. Aynı şekilde Kurtuluş Kendini Anlatıyor adı ile yayımlanan kitaplar aracılığıyla bir başka sosyalist geleneğin öyküsü de büyük ölçüde kayıt altına alındı.
Bu çalışmaların son örneği Türkiye sosyalistlerinin ana damarlarından biri olan Kaypakkaya geleneğine odaklandı ve ilk çıktısı geçtiğimiz günlerde Türkiye Sosyalist Hareketinde Partizan Geleneği: Bir Sözlü Tarih Çalışması adıyla yayımlandı. Akademik yönetimini Gülay Kayacan ve Yücel Demirer ile üstlendiğimiz, çok sayıda genç arkadaşın yoğun emek verdiği ve Onur Toplumsal Tarih ve Kültür Vakfı tarafından sürdürülen bu çalışma, dönemin politik aktörlerinin anlatılarına ve doğrudan belgelere odaklandı.
Sosyalist geleneklerin öykülerini anlama ve düşünme için güçlü imkân sağlamaya aday olan bu çalışma, bilhassa yasal olmayan siyasal örgüt kurma deneyiminin detaylarını, geleneğin inşasında ulusal sınırların ötesindeki etkileri, kendi içindeki ayrışmaların usul ve biçimlerini, köylülerin ve işçilerin baskın olduğu söyleme rağmen üniversitelerin ve kentli genç nüfusun tayin edici rolünü, siyasal gerilimlerini ve nihayet sistem tarafından ağır baskılara maruz bırakılmasının öyküsünü anlamaya da katkıda bulunuyor. Henüz 20’li yaşlarının başında olan gencecik kişilerin, sadece ülkeye değil, dünyaya öncülük etmeye çalışırlarken nasıl hayattan koparıldıklarının öyküsünü de…
Türkiye sosyalist hareketinin henüz küçük bir kesimi kendi sözlü tarihiyle ilgili görünüyor. Oysa bu alanın ve siyasal-toplumsal hafızanın inşası çok önemli bir ihtiyaç ve görev olarak ortada duruyor. Üstelik bu hafızayı doğrudan belgeler üzerinden okumaya imkân veren TUSTAV, Tarih Vakfı gibi kıymetli kurumların sağladığı büyük imkânlar da varken.
Yorumlar kapatıldı.